22 Eylül 2012 Cumartesi

FELSEFE II

      Fizyolojik olarak yaşayan her insan nefes alıyor. İstemsiz bir şekilde yapılabilen bir şey, belki de düşünebilme yetisinin bile ötesinde kimileri için. Nefes almak, konuşmamızı sağlıyor. Her insanın yapabileceği çok kolay bir eylem. Herkes konuşabilir, ve her insanın az veya çok egoları olduğu için böylelikle çok kolay eleştirebiliriz. Her insan gibi ben de sen de benmerkezci bir yapıdayız. Eleştirmek de konuşmanın bir sonucuysa, ve konuşmak da nefes alabilen hemen her insan için çok kolay bir eylemken neden yazarken de bu kadar rahat olamıyoruz? Ama yazarken çok rahat bir şekilde eleştirebiliyor insan, sürekli bir şeylerden şikayet edebiliyor sosyal medyada; Twitter'da, Facebook'ta, ve bir çok farklı sözlükte mesela. Hatta blog adreslerinde. Eleştiri yapmadan yazmak neden bu kadar zor? Çünkü çevremizdeki, sahip olduğumuz güzellikleri görmememizi engelleyecek o kadar muhafazakar kalıplara sıkıştırmışız ki kendimizi, engelleri birer fırsat olarak değil; birer bahane olarak görmüşüz kendimize. O kadar zayıfız ki, insanların çoğu, hepimiz birer mazoşistiz aslında. Acı çektiğimizi bile bile buna katlanıyoruz, hatta bazen melankoli hoşumuza gidiyor. Eleştirirken çok kolay yazabiliyoruz çünkü hiç birimiz sorunumuzu, isteklerimizi veya eleştirimizi açık yüreklilikle ve cesaretle karşımızdaki kişiye, ilgili insana söyleyememişiz, bu konuda bir şeyler yapıp talep etmemişiz. Güçlü gözükmek için çabalamak bizi çok yormuş. Tembelliğimizden durumu toparlamayıp bundan da zevk alalım bari demişiz ve melankolik olmuşuz. Halbuki güçlü olmak sadece cesaret ister, ve asla kendini kandırmanı gerektirmez. İşte bu yüzden yazmak yürek ister. Açık yüreklilikle yazmak cesaret gerektirir. Yazmadan önce dakikalarca düşünüp nasıl giriş yapacağını bilemeyen korkak hep böyle bir fırsata ihtiyaç duymuştur. Hala nasıl gözüktüğünün endişesini yaşamaktadır farkında olmadan.  Bazı yazarlar kanları ile yazarlar. Ve onlar okunmak değil, ezberlenmek isterler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder