Eğer bu iki olguyu da çift kollu bir teraziye koyabilecek olsaydık, hangisini arttırırsak gerçek hayattakinin aksine onun yükseleceğini ve diğerinin alçalacağını görürdük. Mesela; istediğimiz herşeyi yapabiliyor olsaydık bu başkalarının haklarını ihlal ettiğimiz ve eşitliğimizi bozduğumuz anlamına gelirdi. Diğer yandan, herkesin her açıdan eşit olduğu bir dünyada özgürlüğümüz ancak herkesin sahip olabileceği kadar olurdu, ve bunun adı da özgürlük olmazdı. Çünkü özgürlüğün kelime anlamında sınırlar yoktur. Birbirlerine ne kadar zıt olduklarını örnekleri çoğaltarak daha iyi anlayabiliriz. Peki bu durumda sistem neden var ve sistemin görevi nedir? Sistemin asıl görevi bu teraziyi sürekli dengede tutmak. Bu her ne kadar özgürlük kavramına ters düşen bir durum olsa da, bunu telafi etmenin yolu, ki o da sistemin bir diğer görevi; teraziyi olabildiğince yüksekte tutmak, ve her ikisini de yüceltmek.
6 Kasım 2012 Salı
Özgürlük ve Eşitlik
Başlık okunduğu zaman birbirlerine yakın anlamlara sahip, birbirini pekiştiren iki sözcük okuyoruz sanki. Sandığımızın aksine, bu iki kavramın gerçek hayatta aslında öyle olmadığını, en azından merak etmediğimiz için farketmediğimizi gördüm. Çünkü çağımızın her insanı gibi belli bazı sistemlere sahip toplumlarda dünyaya geldik. Adaletin hukuk ve kanunlarla, doğuştan sahip olduğumuz ve daha sonra bulunduğumuz mevki itibariyle bize verilen haklarla sağlandığı bir sistem. Bize eşitliği ve özgürlüğü sağlayan sistem. Bu durumda neden bu konuyla ilgilenelim ki? Bu tamamen farklı bir konu, asıl anlatmak istediğim birbirine bu kadar yakın gözüken bu iki kavramın aslında hiç de öyle olmadığı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder