Hıncal Uluç, 12 Nisan 2013 tarihli Sabah gazetesindeki köşesinde ''Ateisti Kim Yarattı?..'' başlıklı yazısında Profesör Peter Higgs'in ortaya attığı teori olan Higgs Parçacığı'na değinmiş, ve profesörün ateist olmasını kendi kaleminden aktardığım şu sözlerle eleştirmiş:
''Valla, hocam benim bildiğim, inandığım, senin tanrı tanımazlığının bir kıymeti harbiyesi yok. Fikrine, inancına saygım tamam..
Ama benim inancıma göre, Tanrıtanımazları da Tanrı yarattı.. Hatta sizin Tanrıtanımaz olmanıza da o izin verdi..
Senin inancın doğruysa, ikimiz için de sorun yok. Ama benimki doğruysa sen yandın!.''
Bu, Fransız bilim adamı Blaise Pascal'ın ortaya attığı bir düşüncedir. Bu düşüncenin benim için yeterli açıklamaya sahip olmadığını düşündüğüm için bu yazıyı yazmak istedim. Düşüncelerimi bir taslak haline getirip yazımı tamamlamam neredeyse bir ayımı aldı. Bu süre içerisinde de bu konuyla ilgili yeterli bilgiye ulaştığımın inancındayım.
Sözlerime öncelikle şunu belirterek başlamak istiyorum; benim için bu düşünce katıksız bir tüccar zihniyetidir, ve köprüden geçene kadar ayıya dayı deme tabiriyle özdeştir. Böyle bir mantık, eğer varsa gerçek bir tanrıya yapılacak en büyük hakarettir. Bunun dışında o varlığı yağcılıktan ve iki yüzlülükten etkilenen aciz bir varlık yerine koymaktır. Dini inançlar, değişmez ve asla sorgulanamaz doğruları olan dogmalar üzerine kuruludur, ve böylece 'ya varsa' safsatasının aksinin düşünülmesine engel olunur. Bu düşüncenin zihinlere genç yaşta yerleştirilmesiyle birlikte bilimin ve ilerlemenin temel koşulu olan merak ve kuşkunun önü kapatılır, sonucunda ise bağnaz ve her durumu kabul eden bir toplum oluşturulur.
Bunun dışında bahsetmek istediğim bir konu daha var. Din olgusunun zaten temel hedefi budur. Gönülsüz de olsa korkuya, şantaja ve rüşvete dayanarak insanları teslim almak. Günümüzde İslam ülkeleri dünyanın en adaletsiz sistemleriyle yönetilmelerine rağmen hiç birinde en ufak bir başkaldırı ve tepkinin olmamasının temelinde bu dinin insanların bilinçaltına kazımış olduğu tereddütsüz itaat içgüdüsü yatmaktadır.
Burada bir ikinci noktaya daha değinmek istiyorum. Tanrının gerçekten var olduğunu ve sözüm ona kutsal kitaplardaki özelliklere sahip olduğunu varsayalım. İnsanlar o zalim, inanmayanları sırf kendine kulluk etmedi diye hiç kimsenin hayal dahi edemeyeceği şekilde cezalandırırken, kendilerinin güvencede olduklarından nasıl emin olabilirler? Kendisine hiçbir kötülük edemeyecek kadar aciz yaratıkları sırf inanmıyorlar diye sonsuza kadar cezalandırabilecek bir varlığın 'müminlere' verdiği sözü tutacağına kim güvence verebilir?
''Ben istersem herkesi hidayete erdirebilirim, ancak cehennemi insan ve cinlerle dolduracağıma dair söz çıktı ağzımdan.'' diyen o değil mi? Böyle diyerek günahkarlar için cehennem değil; cehennem için insanlar yarattığını ifade eden o değil mi?
Eğer gerçekten varsa, hayal dahi edemeyeceğimiz kadar acımasız olan varlığa yaranmaya çalışırken, yukarıdaki ticari (!) argümanı öne sürmek kabahatten daha büyük bir özrü öne sürmek değil midir?